ROGIER, Camille. La Turquie. Moeurs et usages des Orientaux au XIXème siècle: Scenes de leur vie intérieure et publique, harems, bazars, cafés, bains, danses et musique, costumes &c., Paris, Lemercier, 1847.
Fransız asıllı ressam ve desinatör Camille Adolphe Rogier (1810-1896) (okunuş: Kamiy Adolf Rojie) Toulouse şehrinde çizim ve gravür sanatı eğitimi görür. 1833'den 1848'e dek Paris'te her yıl gerçekleşen "Salon" fuarında eserlerini sergiler. 1835 yılında yayınlanan Boccaccio (Bokaçyo) kitabının resimlenmesini üstlenen Rogier, bundan sonra küçük dekoratif konuların (vinyet) desinatörü sıfatını alır. 1837 yılında İtalya'ya seyahat edip burada 3 yıl kalır. Daha sonra 1840'dan 1843'e kadar İstanbul'da yaşar. Aynı devirde G. de Nerval, Th. Gautier, M. du Camp ve G. Flaubert gibi Rogier ile uzak yada yakın arkadaş olan başka Fransız entelektüeller de İstanbul'a seyahat etmişti. Rogier, İzmir ve Anadolu'yu gezer, Paris'e döndüğünde ise “L'Illustration” dergisinin resmî desinatörü olarak atanır. Daha sonra ise Beyrut postanesi müdürü görevinde bulunur.
19. yüzyılda Doğu'ya ilişkin konuları resmeden ilk Fransız oryantalist ressamlar arasında Rogier, çeşitli insan tiplerine ve halkın günlük özel ve kamu yaşamından sahnelere odaklanması açısından dikkati çekmektedir. Taş baskı gravürler, akuarel ve eskizler yayınlamıştır. Doğu'dan konular sergileyen gravürleri ve R. Chateubriand, V. Hugo v.s. gibi ünlü Fransız yazarların kitaplarına yaptığı resimlerle tanınmıştır.
Rogier'nin 50 tane gravür ve Th. Gautier'nin bir giriş yazısını içeren “La Turquie…” başlıklı Albümü birçok yeni baskı yapmıştır. Burada sözkonusu olan baskı, eserin tamamını süsleyen tabloların sadece birkaçını içermektedir.
Çok üretken bir yazar, şair, gazeteci ve sanat eleştirmeni olan Fransız asıllı Théophile Gautier (1811-1872) (okunuş: Teofil Gotie) bir devlet memurunun oğlu olarak küçük yaştan beri Paris'te yaşar. Victor Hugo'ya tutkuyla bağlı olan Gautier romantik sanat akımına katılıp ilk şiirlerini 1831-32'de yayınlar. Romantik yazar G. de Nerval'in yakın dostu olan Gautier, Baudelaire, Hugo, Balzac, Flaubert, Delacrois gibi sanatçılarla da ilişki kurar; yerleşik ahlâk kurallarına göre eksantrik ve kışkırtıcı bir biçimde yaşar; 19. yüzyılın düşünsel akımlarını belirleyici biçimde etkilemiş olan "Parnasistler" grubu gibi çeşitli edebiyat kulüplerine katılır.
1836 yılında Honoré de Balzac'ın tembihi üzerine La Chronique de Paris dergisinde sanat eleştirmeni olarak yazmaya başlar. Otuz yıl boyunca La Presse dergisinde 2 bine yakın makale yazar. Sanat eleştirmenliğini şiir, tiyatro eseri ve seyahatname (1840'ta Pireneler'den anılar) türlerinde yoğun bir üretim izler. Cezayir (1845), İtalya (1850), Yunanistan (1852), Türkiye (1852), Rusya (1858) ve Mısır'a (1869) yaptığı yolculuklarla daha sonra yazacağı birçok kitap için malzeme sağlar. Gautier, sade bir biçimde, refakatsız seyahat edip karşılaştığı insanları ve uygarlıklarını tanımaya gayret göstermekteydi. Revue de Paris dergisinde müdür olur, Le Moniteur'de köşe yazarlığı yapar ve hiç ara vermeden dergilerde makaleler, biyografiler (Honoré de Balzac'ın biyografisi dahil), sanat üzerine yazılar, romanlar, bale metinleri (örneğin "Giselle"), hatta Berlioz, Gounod, Wagner v.s. gibi besteciler hakkında makaleler yayınlar. Société Nationale Des Beaux-Arts'ın başkanı seçilince zamanının en tanınmış sanatçılarını tanıma fırsatını bulur (E. Delacrois, E. Manet, G. Doré). Légion d' honneur unvanına lâyık görülür, Ernestine Grisi ("Giselle" balesinin birinci balerininin kardeşi) ile evlenir; güreş ve kürek sporuyla uğraşır ve tutkulu bir biçimde kedi sever.
Yazı dilinin mükemmelliği, metnindeki estetik öğeler ve akıcı dil Gautier'nin eserlerinin temel unsurlarını oluşturmaktadır. İstanbul hakkında yaptığı betimlemeler (anıtlar, kahvehaneler, pazaryerleri, dervişler, saraylar, Boğaziçi v.s.) kentin gezginler üzerindeki cazibesini öne çıkarıp okurun gözünde hemen hemen resim tablolarına dönüşen görüntüler yaratmayı başarıyor. Yaşamı gibi yazma uslubu da taşkın olan Gautier yazılarında yalın, esnek ve diri bir dil kullanmakla zamanının sanat ve edebiyatının en tipik yazar örneği olmuştur. Eserleri bugüne dek takdir görmektedir. "Düşgücü gerçeğe karşı yapılan savaşta en güçlü silâhtır" ve " Sanat için sanat" özdeyişleri ona aittir.
Yazan: İoli Vingopoulou